YÖNETİMDE QUANTUM YAKLAŞIMI

“Yeni fikirlerin etkin bir şekilde geliştirilmesi ve uygulamaya konması iş tasarımlarının odak noktası olmuştur.”

Kuantum teorisi, bilindiği gibi maddenin temelini anlamak için teorik fiziğin bir dalı olarak gelişmiştir. Tanımının önde gelen ifadesinde "Bir dalganın muhtemel değerlerinin alt değer kümelerinden biri" diye bir yapı oluşmaktadır. Kuantum fiziği kısaca, içinde yaşadığımız kâinatı ve bizi oluşturan maddeyi, yani özümüzü kavramamızı sağlar. Bunu da atom altı parçacıklar dediğimiz kâinatın en temel yapı taşlarını inceleyerek yapar. Yönetim bilimindeki hedef sonuç çalışmalarına Kuantum; ana değerlerin alt değer kümeleri arası ilişkiye ışık tutmuştur. Bu da yönetimde stratejik hedeflere ulaşılacak alt hedefleri ortaya çıkarmaya ve işletmedeki bölüm ve hatta bireylerin bu hedeflere göre sonuca gitmeyi hedeflemiştir. Ancak son dönemde kuantum teorisinin matematiksel uygulamaları makro dünya ile finans, ekonomi ve felsefe gibi sosyal bilimleri de etkilemeye başlamıştır. Günümüzde iş ve yönetim organizasyonlarının sürekli bilgi üretmeleri, onların rekabette ve çevrelerinde farklılaşmalarını, avantaj elde etmelerini, kurumsal sürdürülebilirliklerini güvenceye almalarını sağlayacaktır. Farklılaşan, sürdürülebilir bir yaşama sahip olan organizasyonlar içlerinde enerji barındırırlar. Bu enerji de, enerjiyi doğuran bilgi üzerinden ölçülmesi de en doğru yaklaşım olacaktır.
Günümüz iş hayatının en belirgin trendlerinden biri artan rekabettir. Hâlbuki geleneksel işletme yapılanmalarına bakarsak, çoğunun organizasyonları bürokratik ve bu yüzden de oldukça yavaştır; yani beklenmedik zorluklarla karşılaşınca; piyasadaki gelişmelere ve rekabete karşı, gereken değişiklikleri gerçekleştirmede zorlanır. Onlar ancak günlük alışılmış olayları çözümlemeye yeterlidir, daha yüksek hedeflere ulaşmaya güçleri yetmez. Danışma ve karar verme organları, çoğunlukla kendiliğinden oluşur. Yapılanmanın kapasitesi, günlük işlerle tükendiğinden, büyük hedefleri de işi zaten başından aşmış olan işletme yönetimi üstlenmek zorunda kalır. Çünkü doğru kararları, doğru zamanda vermek yalnızca en üst noktadaki tek yöneticinindir ve ona bırakılır. Dolayısıyla bu gibi firmaların sadece üretim, satış, pazarlama gibi konularda gelişme ve büyüme göstermesi, çevresel değişime ayak uydurması için yeterli değildir. İş dünyası, daha hızlı değişen fikirlerden, daha yavaş değişen maddesel faktörlerden etkilendiğinden daha fazla atak yapma durumuna gelmiştir. Değişimlere her an uyabilecek bilgi ve beceriye sahip olmaları gerekecektir. Sonuç olarak fikirlerin dinamizmini anlamak daha önemli bir hal almıştır. Fikirler artık daha hızlı geliştirilmekte, daha hızlı uygulamaya konulmaktadır. Dolayısı ile yeni fikirlerin etkin bir şekilde geliştirilmesi ve uygulamaya konması artık iş tasarımlarının odak noktası olmuştur. Çevresel koşullar son derece teknolojik ve bilgi temelli olarak değişmekte ve her geçen gün yeni bileşenler firmaların iş yapışlarını etkiler hale gelmektedir. Bilginin organizasyonlar içinde serbest şekilde akması organizasyonlara değişim içinde cesaret vermektedir. Ancak hala çoğu firma bilginin bu potansiyelinin ve değerinin farkında değildir. Rekabetin giderek açık hale gelmesi, yeniliklerin giderek artması, teknolojinin çok hızlı gelişimi ve sürekli değişimi, bilginin çok çabuk tüketilmesini zorunluluk haline getirmiştir. Bu nedenle, bilginin yönetimi her zamankinden daha kritiktir. Artık, firmaların bilgiyi analiz edecek, organizasyon yapısı ile bütünleşik sistemli omurgalara ve analiz yöntemlerine ihtiyaçları vardır. Bu çalışma bilginin, şirket performansına olan etkisini göstermek ve bilançoda görünmeyen değerleri ortaya koyabilmek için proje üretimi süreci üzerinden, bilgi temelli firma performansını ölçme potansiyeli olan alternatif bir yaklaşım sunmaktadır. Kuantum teorisinin dinamiklik, belirsizlik, bütüncüllük, öngörülemezlik, sübjektiflik, kendi kendini organize edebilme, çok boyutlu ağ etkileşimine dayanması, karmaşıklık ve süreksizlik özelliklerinin modern yönetim ilkeleri ile örtüştüğü tespit edilmiştir. Bu nedenle kuantum teorisinin, yönetim bilimi içinde analojik olarak da olsa organizasyonu ve içerisinde üretilen bilgiyi analiz etmek için alternatif yaklaşımlardan biri olabileceği iddia edilmiştir. Bu açıdan çalışma, yönetim teorisi içinde yeni bir soluk getirme potansiyeli taşımaktadır. Kuantum yaklaşımı kullanıldığı için de tüm analojiler günümüzdeki firmalara proje ve bilgi üretimini kıymetini, bu üretilen bilgilerin şirket performansına etkisini göstermede önemli bir model ve araç olma potansiyeli bulunmaktadır. Kuantum yaklaşımı şirkette köklü bir dönüşüm için yeni bir kavramsal yapı önermektedir. Süreçlere/Prosedürlere uyulduğu ve uygun kanallar kullanıldığı sürece enformasyon, işletmenin ihtiyaç duyulan parçasına düzgün bir şekilde akar. Kuantum işletmelerin yapılanmasında hiyerarşi değil, ekip çalışması esastır. Aşağıdan yukarı örgütlenme ve matriks anlayışla bütüncül olan ve kendi kendini yenileyen kuantum işletmelerde esas, tüm çalışanların şirket vizyonundan beslenme kapasitesini canlı tutmaktır. Kuantum vizyonunda işletmelerde çevre bilinci, sosyal sorumluluk ve hizmet anlayışı esastır. İşletme, pazarın içinde ve onun bir parçası olduğundan müşteri ihtiyaç ve beklentileri pazar hâkimiyetinden önemlidir. İş dünyası, düşünmeye ilişkin sınırlı bir anlayışa sahiptir. Bu nedenle örgütler içinde; düşünme, öğrenme, enformasyon akışı, etkin eylem ve başarıyı yüreklendirmek için geliştirilmiş fazla yapı da yoktur. Kuantum dünyasının metaforlarından biri de öğrenen örgütler ve insan beyni arasında var olandır. Gerçek dönüşüm, düşüncelerimizin ardında yatan varsayımları değiştirmek ve şirket beynini yeniden yapılandırmaktır. Bunu gerçekleştirecek olan fikir üretme, yeni amaçlar, perspektifler, diyaloglar ile zenginleştirilmiş bir çevre ve katılımcı bir sistemle gerçekleşebilir. İşte bu noktada kuantum işletmeleri, kendi kendilerini örgütleyen daha az amaç ama daha çok süreç yönelimli esnek yapıları ile yeni yüzyılın sesleri olmaya adaydır.


İlhan TANRIYAR / Proje ve Yönetim Danışmanı
www.ilhantanriyar.com