YENİLİK GEREKLİ Mİ?

Her yeni olan güzeldir. Her yeni, herkes tarafından beğenilir. Yenilik olunca eskinin itibarı biter. Yenilik günümüzde rekabetçilikle birlikte kullanılan ve neredeyse klişe haline gelmiş bir kavramdır. Örneğin ABD’de son yıllarda bir yılı kesit alarak yapılan ankette, başlığında yenilik sözcüğü geçen yüzlerce kitap basıldığı görülmüştür.

Ünlü ekonomist Christopher Freeman yenilik üzerine yaptığı çalışmasında “yenilik yapmayan ölür” diyerek kavramın önemini vurgulamıştır.
Bu tanımı değişik açılardan ele aldığımızda ;
“Verimliliği yükseltme becerisi”
“Ürün /Hizmet kalitesini artırma”
“Ürüne veya Hizmete ek özellikler / ayırt edici özellikler kazandırabilme”,
“yüksek otomasyon düzeylerine erişebilme” gibi yetenekleri sıralayabiliriz. Bu yetenekleri tek bir kavramda ifade etmekte mümkündür.
“İnovasyonda yetkinlik kazanmak“ denilebilir……

İnovasyon, kavram olarak, hem bir süreci (yenilemeyi) hem de bir sonucu ('yenilik'i) anlatır.
Ancak yenilikçiliğin risk kademelerini değerlendirmek gerekir. Her yeni, eski alışkanlıkları değiştireceği veya eskiyi kaldıracağı için şirketlerde iç dirençle karşılanabilir. Yenilikleri uygulamaya geçişte firma içi personele değişimi çok iyi anlatmak, benimsetmek, hazmettirmek gerekir.
Günümüzde yeniliğin ve ekonomik büyümenin kaynağı olarak firma gösterilmektedir. Bu yeni yaklaşımda, üretimin firma içindeki organizasyonu ve teknik işbölümü sonucu gerçekleşen teknolojik öğrenme ve yenilenme esas alınmaktadır. Pazarın ihtiyaçlarını önceden belirlenerek bunların yeni veya yenilikçi ürünlerle veya hizmetlerle karşılanması günümüz firmalarının varlık nedeni durumuna gelmiştir.

Avrupa Komisyonu ve Eurostat tarafından da temel alınan Oslo Manual’e göre; Yenilik sürecinin kilit faaliyeti firma için öncelikle yeni olan bilginin kazanılması, sahip olunmasıdır. Bu bilgi üç yoldan edinilebilir:


Yenilik faaliyeti açısından temel birim firmanın kendisidir. Yenilik yeteneklerinin ana taşıyıcısı olan firma, sistem dinamiklerini yenilik başarısına dönüştüren temel işlevi nedeniyle sistemin odağında yer almaktadır. Kendi yenilik faaliyetleri yanında, firma sistemin diğer aktörleriyle birlikte değişik yenilik yapılarını oluşturmakta; rekabetçi stratejisini işbirlikçi stratejilerle güçlendirmektedir.

Bu nedenle, inovasyon yapan firmaların (yani işletmelerin) bulunduğu ülkelerde işsizlik azalır; kişilerin kazançları artar; herkes daha iyi şartlarda yaşamaya başlar. Bir ülkede ne kadar çok inovasyon yapan işletme varsa, o ülkenin insanlarının yaşam kalitesi ve refahı o kadar artar: İnsanlar çok daha iyi şartlarda yaşar; çok daha iyi hizmetlerden yararlanır ve çok daha yüksek gelirler elde ederler. Aynı zamanda ülkenin de rekabet gücü artar. Bunun anlamı ise, o ülkenin diğer ülkelere göre daha güçlü bir konuma yükselmesidir.
Yapılan araştırmalar ve inovasyonel raporlara göre “daha kararlı ve hızlı yenilik yapan firmaların daha çok ve nitelikli işgücü çalıştırdıkları, daha yüksek ücret ödedikleri ve çalışanlarına daha kararlı bir gelecek oluşturdukları” belirtilmektedir
Önceleri doğrusal olarak tanımlanan yenilik süreci (Yeni Hizmet/Ürün Geliştirme Süreci) günümüzde özellikle müşteri odaklılık, yeni kalite anlayışı, rekabet nedenleriyle daha karmaşık ve etkileşimli bir süreç haline gelmiştir. Hemen her aşamada pazardan ve müşteriden edinilen geri bildirimler süreci etkilemektedir.
Bu nedenle firmalar da giderek artan bir biçimde rekabet avantajının esasını bilgi tabanının oluşturduğunun bilincine varmaktadırlar.
Günümüzde başarılı firma yöneticileri fiziksel ve kapital varlıkların arttırılması ve yönetilmesinden daha çok insan kaynaklarının entellektüel yanını ve yeteneklerini geliştirmeye çaba göstermektedirler. Verimlilik, kalite ve bunlara bağlı olarak rekabet üstünlüğünün sürdürülebilmesinin doğrudan kurumların öğrenme ve yenilikçilik yeteneklerine bağlı olduğu konusunda giderek artan bir farkındalık söz konusudur.
Bu bakımdan,küreselleşmenin de etkisi ile giderek artan rekabetin bir sonucu olarak üretim ve hizmet kesimlerinde öne çıkan kavramlar “yalın yapılanma”,, “çapraz işlevli takımlar”, “iş süreçlerinin yeniden yapılandırılması”, “süreç yönetimi”, ana yetkinlikler”, “çevik yapılar” v.b olmaktadır.
Kurumsal yapıları ve kültürleri kökünden etkileyen bu kavramların uygulandığı kurumlarda yöneticilerin gündemini teknolojik değişimler, etkileşimli öğrenme, bilgi geliştirme-bütünleştirme-uygulama veya daha genel bir başlıkla “bilgi yönetimi” oluşturmaktadır. Geçmişe göre daha “bilgi yoğun” yapılara dönüşen firmalarda daha çok “bilgi işçisi” yer almaktadır.
Artık Firmalar sonsuz bir öğrenme ve bilgi üretme süreci içinde sürekli gelişme ve sürekli yenilik yapma yetkinliği kazandıran organizasyonel yapılara dönmektedir. Bu yapılara uygun analitik düşünebilen, iş kültürü yüksek, üretken olabilen,alternatif rollere uyum sağlayabilen nitelikte personel istihdam etmeye öncelik verilmektedir.
Geçtiğimiz yıl TUİK raporlarına göre;
Son üç yıllık dönemde 10 ve daha fazla çalışanı olan girişimcilerin %48,5’i yenilik faaliyetinde bulundu. 10-49 çalışanı olan girişimcilerin %46,5’i, 50-249 çalışanı olan girişimcilerin %56,1’i ve 250 ve daha fazla çalışanı olan girişimcilerin %66,3’ü yenilik faaliyetinde bulundu.
Sanayi sektöründe yenilikçi girişimlerin oranı %49,8 iken; hizmet sektöründe bu oran %47’dir.
Konu başlıklarına baktığımızda
Girişimcilerin %43,7’si organizasyon ve/veya pazarlama yeniliği faaliyetinde bulundu. Bu kapsamda girişimcilerin %31,7’si organizasyon yeniliği, %34,7’si ise pazarlama yeniliği gerçekleştirdi.
Organizasyon yeniliği yapan girişimlerin %82,9’u iş sorumlulukları ve karar alma sürecinde yeni yöntemler kullandı. Bunu %68,1 ile organizasyon süreci için yeni iş yöntemleri ortaya koymak ve %22,9 ile diğer girişimler veya kamu kuruluşları ile işbirliği, ortaklık, taşeronluk vb. yollarla yeni yöntemlerin kullanılması takip etti.
Burada firmaların, yenilik veya değişime nereden başlayacağını çok iyi tespit etmeleri ve sürece ait planlama yapması önemlidir. İhtiyaç konuları tespit edilmeden sırf yenilik olsun diye başlanırsa kullanılamaz veya uyum sağlanamaz ise verimlilik yerine hüsran olabilir.Kararlılık ile başlayan uygun organizasyonlar, uygun iş yöntemleri yeniliklerin verimliliği için birer anahtar konumundadır. İnovasyonu daha çok sıkıntıları giderme konusundan odaklanarak var olan bizi rahatsız eden sorunlara çözüm bulmak şeklinde değerlendirmekte fayda vardır. Bireylerde ve toplumda değişime olan istek, yeniliğe açıklık ve girişimcilik ruhuyla özdeşleşen bir kültür gerektirir.
Önemli olan değişen yeni özelliğin etkin olmasıdır. Özgün bir özellik katmasıdır.
Yenilikler peşinde koşunuz.İki günü aynı halde bulundurmayınız
Sağlıcakla ve hoşçakalın diyoruz…….


İlhan TANRIYAR / Proje ve Yönetim Danışmanı
www.ilhantanriyar.com